1 Mayıs 2010 Cumartesi

Kadının BİPPP Hali

Annem ‘babadan’ Fenerbahçelidir. Ne zaman futbol muhabbeti yapsa bilmem kaç yılından kalma bir iki futbolcunun adını söyler durur. Halbuki aradan geçen yıllarda annemin babadan kalma Fenerbahçe’sinde birçok futbolcu transferi yaşanmış; antrenörler değişmiştir. Etrafındaki insanlar bakar sonra; anlayamazlar onun saydığı isimleri.
‘Ben babadan A partiliyim’ cümlesini siyasi bir tartışma olduğunda kimi kadınlar donanımlı olduğunu göstermek için kullanır. Çünkü önemlidir; taa babasının gençliğinden bu yana bir A ya da D partisi geleneğinden gelmek. Babadan gelen bu enteresan ahlak anlayışına oldukça önem verildiği aşikar. Çocukluktan bu yana anne, baba ve diğer çevre tarafından yetiştirilen daha doğrusu güdümlenen kadının vizyonu özellikle de ‘babadan geçmesi kaçınılmaz yamuk yumuk fikirler’ le oluşuyor . Aslında bu hal baba figürünün doğrudan dogması değildir. Babayı çocukluğunda yanlış anlayan genç kızlar ‘kadınlık’larında da yanlış anlamaya devam ederler. Babalarının tuttuğu takımı; bağlı olduğu siyasi partiyi sahiplenmek gurur verir kimilerine.
Günlük hayatta sık karşılaşılan kadınların ataerkil futbol ve siyasi parti taraftarlığı namus kavramıyla da iç içe gibi. Çünkü kadın, evlenene kadar bekaretini babasından gelen anlayışla muhafaza eder. Bu hal öyle kutsaldır ki gelinlik giyince belde bir kırmızı kuşağının olması hem babasına hem erkek tarafına ve dolayısıyla kadının kendisine gurur verir.
Namus anlayışı kadının hayatında uzun bir sürece yayılır. Kadını günlük yaşamında çok düşündürmez. Çünkü taa çocuklukta başlar ‘namuslu olmak’. Onun üzerine deneyim yaşayamadığından ne uzar ne kısalır kadın. Fakat bu meselenin dahil olmadığı, deneyimlenebilen ve babayı hatırlatan başka şeyler vardır elbet. Böylece baba kutsallığı neredeyse her gün onaylanır durur gencin kafasında. Bu bir nevi ayindir aslında.
’Namus’u evlenene kadar üzerinde taşıyan kadınların bu durumu hayatlarının birçok alanına yayılmış durumda. Ataerkil bir hale nasıl geldik bilmiyorum. Aslında bildik şeyleri tekrarlamaktan sıkıldığımdan bilmek istemiyorum sıkıcı cevaplarını. Klasikleşmiş birkaç bilgimiz ataerkilliğin sebeplerini rakı masalarında konuşturur durur. Nedir mesela? ; ‘Efendim işte Müslümanlaştıktan sonra ataerkil olmuşuz. Halbuki Orta Asya kültüründe kadın en üst seviyedeydi. Ama ne olduysa İslamiyet’e ‘’alıştıktan’’ sonra kadın değişti. Anneden gelen alışkanlıkları doğru kabul etmek yerini babadan gelen pratiklerin meşruluğuna bıraktı’. .. Bu durumda, Osmanlı İmparatorluğu’nun Hürrem Sultan’ları da zaten ‘yabancı uyruklu’ olduğu için padişahları parmağında oynattı(!). Bakın bakalım Hürrem Sultan yerine bir müslüman kadını olsaydı 1. Süleyman’ı öylee kuklalaştırabilir miydi(!) ?
Kadının farkında bile olmadan kabul ettiği ve bunu taşımaktan memnun olduğu alanlar saymakla bitmez. Bunların en çok bilineni ‘namus’tur sadece. Kadının babadan ve dolayısıyla atalardan gelen dogmalarla konumlandırılması ve kendi kendini konumlandırması çekicidir kadın için. Bu çekicilik etraftan talep edilip beklentiler inşa ettiğinden kadının da istediği şey olmaktadır kısa zamanda .
Böylece kadın hep kendi imgesiyle dolanır durur etrafta. Gülerken hatta çok yakınının mezarı başında ağlerken dahi ister istemez kendini dışarıdan gözlemler. Gözlemler çünkü bu öğretilmiştir ona. Böylece kadın ikiye bölünür: gözleyen ve gözlenen olur. Kadının dışarıdan nasıl göründüğü onun yaşamına başarı denen şeyi getirir(!). Kendi varlığının kanıtı bir başkası tarafından beğenilmek ve kabul görmekten ibarettir hatta...
Digg Google Bookmarks reddit Mixx StumbleUpon Technorati Yahoo! Buzz DesignFloat Delicious BlinkList Furl