23 Nisan 2010 Cuma

YEREL ERASMUS NEDEN DÜŞÜNÜLMESİN?

Evvelki yıl okulumuzun sosyoloji öğrencilerinin bir kısmı Van’a gitmiş ve Van Üniversitesi öğrencileriyle Türkiye’nin diğer okullarından gelen öğrenciler bir haftalık yoğun gezi programı yapmışlardı. Bunun yanında isteyen öğrenciler üzerine çalıştıkları konuları sunmuşlar ve böylece arzulanan bilimsel ortam yaratılmıştı.
Geçtiğimiz pazar günü okulda bir toplantı yaptık sosyoloji öğrencileri olarak. Bu aslında Van Üniversitesi öğrencileriyle tanışmayanlar için tanışma; tanışanlar için hemen hal hatır sormacaya dönüştü. Ziyaretine gittiğimiz Van Üniversitesi öğrencileri bu yıl bizi ziyarete gelmişti. Toplantının ardından bir haftalık gezi programı pazartesi günü itibariyle uygulanmaya başlandı. Kültürel gezi programının yanında bol bol saha gezmeleri de var: kadın derneklerine, Göç Araştırma Enstitüsü’ne gitmek gibi. Gezi programının içinde Anadolu ve Avrupa yakalarının çeşitli semtleri var. Özellikle Anadolu yakasının da dahil edilmesi hoşuma gitti doğrusu. Çünkü turistik gezi anlayışı nedense hep Osmanlı tarihini anlamak üzerine kuruludur. Camiler, medreseler, saraylar gezilir de kimsenin aklına turistleri Moda’ya götürüp orada bir çay içirtmek gelmez. Kısaca yapılan programı sevdim. Ama beni heyecanlandıran, coşturan şey programın cesurluğu değil!
Tanışma toplantısında hissettiğim böyle bir buluşmanın çoktandır ihtiyaç duyulur olduğuydu. Üniversite öğrencileri arasında çok popüler olan ‘’Erasmus’a gitme’ halinin yerele dönüşmesi gibi bir şeydi bu buluşmamız da. Yurtdışına gidip oradaki üniversitelerden birinde öğrenime devam etmek ve bu arada o memleketin kültürünü, kentini tanımak çok arzulanan bir şey. Desiderius Erasmus’un esin kaynağı olduğu uluslar arası üniversite öğrencilerinin değişimini(Erasmus Değişim Programı) acil olarak ülke içinde de başlatmamız gerek.
Azınlıkların ‘tanınmaya’ başlandığı, dillerini konuşabilme imkanlarının tartışıldığı, kardeşlik kavramının bu vesileyle farklı bakış açılarıyla ‘genişletilmeye’ ve pratikte uygulanmaya’ gayret edildiği’ bu süreçte bir nevi ‘Yerli Erasmus’un güzel olabileceği kanaatindeyim. Özellikle iletişim çağını yaşadığımız bu dönemde şehirlerarası üniversite geçişliliğinin başlatılması oldukça verimli sonuçlara kapı açacaktır.
İletişim, günümüzde ülke, kültür, ırk, cinsiyet ya da daha yerel farklılıklar(lehçe, sosyal statü…) ayırmadan cesurca dünyayı kapsamakta. 16. yy’da bilimin ve sanatın yayılmasını; kültürlerarası geçişliliğin olmasını savunan Erasmus ilerde adını alan Erasmus Programı için esin kaynağı olmuştur. Erasmus Programı günümüzde üniversite öğrencilerinin neredeyse gerçekleştirmek istediği ilk amaçlar arasındayken ülke içinde bu mantığı neden oturtmuyoruz? Politikacılarımızı; ‘ülkemiz kültürel bir mozaik’ cümleleriyle tanıyoruz ve ilkokuldan beri bunu ezberlemiş durumdayız. Peki bu mozaikler neden birbirini üniversite çatısı altında tanımasınlar? Böylece YÖK gibi bir engele rağmen üniversitelerde yapılmaya çalışılan her türlü bilimsel faaliyet bu yolla birçok okula aktarılmış olur. Beri yandan da farklı hayatlar buluşma şansı yakalar.
Erasmus’un Rönesans fikrinin dürüst savunucularından olması ve eğitim dünyasına getirdiği devrim niteliğindeki fikirleri kendi dönemi için de günümüz için de aslında oldukça ileri düzeyde kalmaktadır. Erasmus, döneminde hakimiyetini yitirmiş fakat yine de etkisini sürdüren Papalık kurumunu fikirleriyle ciddi anlamda tehdit etmiştir. Rönesans’la beraber İncil, biraz olsun alternatif fikirlerle dogmatik halinden uzaklaşmış ve tek kitap olmaktan çıkmıştır. İşte bu süreçte Erasmus ve onun gibi insanlar dine alternatif bir alanda durarak dünyaya ve özellikle eğitim dünyasına farklı bir açıdan yaklaşmışlardır. Erasmus’un eğitime dair anlayışı aslında bilimin evrensel özelliklerine de tekabül eder; bilimin herkes için olması, öznel olmaması… gibi. Eğitimi de evrensel bir hak ve paylaşılması gereken olarak kabul etmiştir. Kültürler arasında bilim yuvası olan üniversitelerden çıkan fikirler dağıtılmalı, tanıtılmalı ve diğer kültürlere de nüfus etmelidir. Böylece uluslar arası arenada söz söyleme hakkı papalıktan üniversitelere doğru yön değiştirmiştir. Günümüzde ise Erasmus Değişim Programı’yla bu anlayış yaratılmaya devam edilmektedir. Her ne kadar ‘erasmusa giden’ öğrenciler değişim programını ‘erasmus partilerinden’ ibaretmiş gibi bir hale soksalar da durum yine de o kadar kötü değil. Diyeceğim o ki; ülke içinde de yerel bir okul değiştirme haline girmeliyiz. Eğer ülkemiz çok kültürlüyse cidden erasmus değişim programının mantığına temelde uygunuz demektir. Bir an önce ülke içinde üniversiteler değişim sürecini başlatmakta fayda var.
Digg Google Bookmarks reddit Mixx StumbleUpon Technorati Yahoo! Buzz DesignFloat Delicious BlinkList Furl