26 Nisan 2010 Pazartesi

Ağzı süt kokan eli-kolu ayağı-bacağı oyun isteyen bebeler.

Bugün doğum günüydü kızımın. Ben tam onbir yıl önce bir çocuk doğurmuştum ve işte bugün "doğurduğum" o günü onbirinci kez kutluyorduk. Tüm günü birlikte geçirdik. Kızımın "okulu kırmasına" izin verdim. Bugün de gitmeyiversin okula deyiverdim. Doğuran ve doğan olarak varlığı ve yokluğu sorgulamadan yedik içtik. Etrafımızı kuşatan kötülülük çemberinin küçülerek bizi orta yerine sıkıştırmakta ve nefessiz bırakmakta olduğunu birimiz hissetmezden geldi; diğerimiz gerçekten de hissetmedi.

Doğurduğum çocuğun doğum günü akşamüstüne ulaşmış ve biz metrobüste o günü sonlandırmak üzereyken gözlerimden en feci kareleri geçti bugün hepimizin bir yıl gecikmeyle duyduğu o planlı vahşet. Bizden sonra metrobüse binen genç anne ve kucağındaki kız bebeğine böyle bir günde-bizim mutlu günümüzde- sevgiyle ve gülümseyerek bakamamam ama o vahşete inat olsun diye belki de bunun için kendimi zorlamam ardı ardına yaşadığım oldu tüm yolculuk boyunca. Annesinin kendisine ulu orta sunmaktan çekinmediği sağ memesinden sütü ağzına çekerken cuk cuk küçük kız bebek, bana da bol bol tekme savurdu sağ bacağıyla. İnatla gülümsemeye çalıştım. "İşte böyle bir şeydir onlar da." Ağzı süt kokan eli kolu; ayağı bacağı oyun isteyen bebeler..

Ne "Kötü zamanlardayız tüh tüh.." deyip evin yolunu bulup gözlerimdeki kareleri bir an önce silmek istedim ne de olayın ve benzeri olayların nedenlerini derinlemesine "deşen" ama deştiğiyle kalan programları izlemek...

İçimde ve beynimde kocaman bir boşluk oluştu. O boşlukta dehşetli dehşetli sallanıp durdu ağzı süt kokan ayağı bacağı oyun isteyen o kız bebe. Dehşetin boşluğunda.. kara bir delikten yu-var-lan-dım aşağı.. çok aşşşşağıııı.
Digg Google Bookmarks reddit Mixx StumbleUpon Technorati Yahoo! Buzz DesignFloat Delicious BlinkList Furl